İhtiyaçlarımızın aslında üretimin ürünü olduğunun farkında
mısınız?
Her birimiz günlük alışverişimizden lüks tüketimimize, ev
yaşantımızdan eğlence hayatımıza, spor yapma, beslenme ve dinlenme
biçimlerimize varıncaya kadar tam bir tüketim çılgınlığı yaşıyoruz. Nedeni
elbette içinde bulunduğumuz sistem.
Malumunuz dört bir yanımız tüketim nesneleriyle kuşatılmış
durumda. Bu üretim bolluğu aynı zamanda ihtiyaç bolluğunu da beraberinde
getiriyor haliyle. Çünkü günümüz tüketim toplumunda, illüzyon 'ihtiyaç' kavramı
üzerinden sağlanıyor.
Üreticiler; bizlere neyi, nasıl, nerede ve ne zaman tüketeceğini
öğretir ve bizi tüketime alıştırır. Bazen doğrudan fakat sıklıkla subliminal
yollarla ihtiyaçlarımız tayin edilir. Özünde sadece istekten ibaret olan
nesneler zaruri ihtiyaçlarımızmış gibi çoğumuzca kabul edilir. Piyasanın sahip
olmamızı istediği bu algı, elbette ki medya eliyle ustaca inşa edilir.
Medya gerçeği değil,
gerçeğin baş döndürücü halini sunar.
İşte bu metalaşma kültürü içinde medya; izleyicinin/dinleyicinin
aklını, türlü türlü oyunlarla ürünleri alması için çelmeyi amaçlar. Bazen
olmadık değerler yaratarak, bazen değerleri dönüştürerek, bazense bilinçaltı
yöntemlerle seçimlerimizi kontrol altına alır. Sonuç olarak medya, henüz yeni aldığımız
ürününün bir üst segmentini derhal ihtiyacımız haline getirmeyi iyi bilir.
Malların 'kullanım değeri' yok, 'gösteriş değeri' var.
Farkettiniz mi, artık reklamlar ürünlerin kullanışlılığından,
işlevinden daha çok; bize sağlayacağı duygusal yararlardan, iyi hislerden
bahseder oldu. Nedeni basit. Çünkü aynı fonksiyona sahip yüzlerce ürün mevcut
piyasada. Sayıca bu bolluğun bize parasal anlamda sağlaması gereken avantaj,
yine sermayenin lehine olacak şekilde, ‘malların gösteriş değeri’ yaratılarak
dönüştürüldü.
Alım gücü yüksek olan - aynı kalitede dahi olsa- alım gücü olmayanla
aynı ürünlere sahip olmaktan hoşlanmadı. Reklamcılar bu durumu iyi analiz etti
ve malların gösteriş değeri üzerinden bizleri maniple etmeye başladı. Böylece,
maddi zenginliği olan, çok para verebiliyor olduğunu; prestij sağlamak
isteyenler, lüks marka etiketlerini göstermek için ‘gösterge’ değeri olan
malları tercih etmeye yöneldi. Ve bu sayede birçoğumuz kullanım değerine sahip
olan mallara sahip olsak da her gün süslü argümanlarla aklımızı alan ürünlerin, gösterge değerine sahip olmak için sayısız ihtiyaç sahibi olduk.
İhtiyaçlı toplum olduk!
Hülasa bu yeni düzen, tüketim üzerine geliştirilen söylemler yoluyla
sağlanan yeniden anlamlandırma ve sürekli ihtiyaçlar doğurma düzenidir.