25 Kasım 2019 Pazartesi

DUYGUSAL ZEKA NEDİR?


Duygusal  Zeka Nedir?


Duygusal  Zeka Neden IQ’dan Daha Önemlidir?


Daniel Goleman’ın “Duygusal Zeka” kitabı ışığında, hepimizin yaşamını yoğunlukla çevreleyen duyguların ve duyguları doğru yönetmenin önemi ile birlikte yukarıdaki soruların cevabını paylaşmak istiyorum sizlerle.

Öncelikle Goleman’ın ifadesi ve en kısa şekliyle Duygusal Zeka’nın tanımını yapmak gerekirse; özbilinç, azim, dürtülerini frenleme ve  başkalarının duygularını paylaşabilme gibi özellikleri içeren bir zekadır, duygusal zeka dediğimiz.  Ve bugün pek çok araştırma bulgusu bu duygusal zekamızın bir üst yetenek olarak, öteki zihinsel yeteneklerimizi nasıl etkin şekilde belirlediğinin altını çizer. Bu kapsamda özellikle dürtü kontrolü ve iradenin kişiliğin özünü oluşturduğu vurgulanır. Akademik ve mesleki alandaki başarının ise sanılanın aksine IQ’dan daha çok duygusal zekanın kabiliyetleri ile mümkün olduğu görülüyor artık. Ve yine pek çok araştırma bulgusuna göre duygusal zeka yoksunluğu;  kişilerin aile yaşamından, mesleki başarısına, toplumsal ilişkilerinden, sağlık durumuna kadar bir çok alanda iyi da kötü sonuçlar doğurabiliyor.  

Dr Goleman’a göre bu duygusal zeka özellikle çocukluk döneminde alınan duygusal dersler ışığında belirlenip bireylerin yaşamı boyunca davranış ve tutumlarını belirliyor. Tam da bu yüzden kitabın arka kapağında da vurgulandığı üzere duygusal zekaya dair pek çok kaynak özellikle eğitimciler ve anne babalar tarafından titizlikle, gerekirse derinlemesine notlar alınarak okunmalı. Önemi idrak edilerek, yetiştirdiğimiz kişilerin IQ düzeylerinin gelişmesi için harcadığımız çaba kadar, duygusal zekalarını geliştirmek için de gereken çaba -belki daha bile çok- harcanmalı.

“Hayatın ilk dönemlerinde ufak ufak başlayan şeyler, zaman içinde büyüyüp gelişerek çok çeşitli sosyal ve duygusal beceriler halini alır.”



Duygusal  Zeka Neden IQ’dan Daha Önemlidir?

Bilindiği üzere akılcı ve duygusal olmak üzere iki beynimiz, iki ayrı türden zihin yapımız vardır. Hayatı nasıl yaşadığımız ve yaşayacağımız işte bu iki zeka türü tarafından belirlenir diyor Goleman.  Ve aslında akıl dediğimiz şeyin duygusal zeka olmadan tam olarak verimli çalışamayacağını ifade eder. Çünkü duygusal yeteneğin bir meta yetenek olduğunu; yani ham zeka dahil, var olan diğer yeteneklerimizi ne kadar iyi kullanabileceğimizin belirleyicisi olduğunu söyler. Fakat buna rağmen birinin diğerinden daha önemli olduğunu değil, ikisi arasındaki akıllı dengeyi kurmanın gerekliliğinden bahseder kitabında. “Eski paradigma duyguların çekiminden bağımsız bir akıl idealini içeriyordu. Yeni paradigma ise zihinle kalbin uyumunu sağlamaya zorluyor bizi.” İşte bu yüzden hangisinin daha önemli olduğu safsatasında boğulmak yerine tam bir denge ve uyum içinde duygularımızı zekice kullanmanın ne demek olduğunu daha iyi anlamamız gerekiyor. Empatinin, iyimser bakış açısının, umut etmenin ve öfke kontrolünün hakiki manada önemini kavramamız gerekiyor.

Kendini harekete geçirebilme, aksiliklere rağmen yoluna devam edebilme, dürtüleri kontrol ederek tatmini erteleyebilme, sıkıntıların düşünmeyi engellemesine izin vermeme, kendini başkasının yerine koyabilme ve umut besleme…  İşte bu gibi hayati duygusal yeterliliklerin –öğretmeye zahmet edersek- çocukken öğrenilip pekala geliştirilebileceğini söylüyor biz okuyucularına.

IQ ile ölçülen zeka , insanların okul ve iş yaşamındaki başarısını belirleyen yegane kriter midir?

Biz insanları doğadaki pek çok canlıdan ayıran asıl kabiliyetimiz düşünen beynimiz ve kuvvetli duygusal yanımız olurken nasıl olur da okul ve iş yaşamındaki başarımız yalnızca zekamıza bağlı olur?

Düşünün ki sıkı çalıştığınız ve mutlak suretle başarılı olacağına inandığınız bir sınavda annenizin hayatının son bulduğunu öğreniyorsunuz. Bu haberi aldıktan sonra bu sınavdaki sorulara odaklanabilmeniz ve gerekli başarıyı sağlayabilmeniz nasıl mümkün olur ki?

Ya da sırf yüksek düzeyde kaygı duyduğunuz için etkili şekilde çalışamadığınız, sınav esnasında da gereken zihin açıklığını bulamadığınız başarısız sınav deneyimleriniz olmadı mı sizin de pek çok kez?

Kaygının aklı zayıflattığını, iyi bir kahkanın ise yaratıcılık gerektiren sorunların çözümünde oldukça etkili olduğunu söylüyor Goleman. Yapılan bir araştırmada TV programlarındaki gafları, tekerlemeleri gösteren bir videoyu seyreden kişilerin, psikologların yaratıcı düşünmeyi sınamak için kullandıkları bilmeceyi çözmekte daha başarılı oldukları görülmüş. Bu testte kişilere bir mum, birçok kibrit  ve bir kutu raptiye verilerek, mumu yere damlatmadan yanacak şekilde mantar panoya tutturmaları istenmiştir. Bu problemle karşılaşan pek çok kişi “işlevsel saplantı”ya düşerek , nesneleri en alışagelmiş şekliyle kullanmayı düşünmüştür. Ancak komik filmi seyredenler, matematikle ilgili bir film seyretmiş ya da egzersiz yapmış olanlarla karşılaştırıldığında raptiye kutusunu kullanmanın başka bir yolunu keşfedip yaratıcı bir çözüme daha kolay ulaşmışlardır. Kutuyu panoya raptedip, mumu kutunun üstüne yerleştirmekten ibarettir bu çözüm.

Kansas Üniversitesi’nden psikolog  C.R. Synder ise duygusal zekanın önemine dair şöyle değerli bir çalışma yapmış:  Öğrencilerinden umut düzeyi yüksek ve düşük olanların akademik başarısını karşılaştırmış. Ve yine kabaca aynı düzeyde zihinsel yeterliliklere sahip olanlar arasındaki önemli farkı yaratan şeyin duygusal yetenekler olduğu görülmüş.  Synder’in açıklaması şöyle :”Umut besleyebilen öğrenciler kendileri için daha yüksek hedefler belirleyip sıkı çalışarak bunlara nasıl ulaşabileceklerini biliyorlar. Akademik başarı açısından eşit zihinsel yeteneklere sahip öğrencileri ayıran etken, yine umutlarıdır.”

Özetle; iyi gelişmiş duygusal becerilere sahip kişiler yaşamlarını daha doyumlu ve yüksek bir başarma kapasitesi ile etkili bir şekilde sürdürürken; duygusal hayatlarını doğru yönetmeyi beceremeyenler ne kadar üst düzey zekaya sahip olurlarsa olsunlar an olup da ufacık bir öfkenin gırdabına kapılarak tüm yaşamlarını etkileyecek büyük kayıplar içinde bulabilir kendini. Bu yüzden duygularımızı doğru yönetmeli. Bu yüzden duygusal zekası gelişmiş bireyler yetişmeli ve yetiştirilmeli.