“Simyacı, dünyaca ünlü
Brezilyalı yazar Paulo Coelho'nun üçüncü romanı. 1996 yılından bu yana
Türkiye'de de çok okundu, çok sevildi, çok övüldü bu kitap. Bir büyük Doğu
klasiği olan Mevlâna'nın ünlü Mesnevî'sinde yer alan bir küçük öyküden yola
çıkarak yazılan bu roman, yüreğinde çocukluğunun çırpınışlarını taşıyan okurlar
için bir "klasik" yapıt haline geldi.
Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir "nasihatnâme"; "Yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl kuracaksın?" gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen bu romanın, dünyanın dört bir yanında bunca sevilmesinin gizi, kuşkusuz bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor.
Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp, güneşin doğuşunu izlemeye benziyor.”
Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir "nasihatnâme"; "Yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl kuracaksın?" gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen bu romanın, dünyanın dört bir yanında bunca sevilmesinin gizi, kuşkusuz bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor.
Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp, güneşin doğuşunu izlemeye benziyor.”
Yukarıdaki analizler kitabın arka kapağından.Üstüne laf söylemeye hacet yok.
Fakat altı çizili
satırlarım var, sizinle paylaşmaya değer olduğunu düşündüğüm.
1) Simyacı delikanlıya
dedi ki: “Gözümüzün önünde büyük hazineler olduğu zaman asla göremeyiz onları.
Peki neden bilir misin? Çünkü insanlar hazineye inanmazlar.”
2) “Çöldesin şimdi.
Öyleyse en iyisi çölün içine dal. Çölü anlamaya bile ihtiyacın yok. Bir tek kum
tanesini seyretmen yeter; o zaman orada Evren’in bütün harikalarını göreceksin.
- -Çölün içine
dalmak için ne yapmalıyım?
- - Kendi
yüreğini dinle yüreğin her şeyi bilir. Çünkü Evrenin Ruhu’ndan gelmektedir ve
bir gün oraya geri dönecektir.”
3) “Bir düşün
gerçekleşmesini bir tek şey olanaksız kılar, başarısızlığa uğrama korkusu.”
4) “Yüreğine acı
korkusunun acının kendisinden de kötü bir şey olduğunu söyle. Düşlerinin
peşinde olduğun sürece hiçbir yürek kesinlikle acı çekmez. Çünkü araştırmanın
her anı, Tanrı ve sonsuzlukla karşılaşma anıdır.
– Her arama anı bir karşılaşma
anıdır dedi Delikanlı, yüreğine. Ve itiraf etti : “Hazinemi ararken yolumun üzerinde
öylesine şeyler keşfettim ki, bir çoban için olanaksız şeylere girişmek
cesaretim olmasaydı bunlara rastlamayı kesinlikle hayal bile edemezdim.”
5) Simyacı delikanlıya
dedi ki: “ Evrenin Ruhu bir düşü gerçekleştirmeden önce yol boyunca öğrenilen
şeylere bir değer biçer. Bize karşı kötü duygular beslediği için böyle
davranmaz. Düşümüzü gerçekleştirmenin yanı sıra ona doğru ilerlerken aldığımız
dersleri de iyice öğrenmemizi ister. Ama insanların çoğunluğu işte bu anda
vazgeçerler. Çölün dilinde biz bu durumu şöyle tanımlarız. Vahanın palmiyeleri
ufukta görünmüşken susuzluktan ölmek.
Bunun üzerine, delikanlı ülkesinde
söylenen eski bir sözü anımsadı: En karanlık an şafak sökmeden önceki andır.”
6) “Kim ve ne olursa olsun
yeryüzünde her insan, her zaman dünya tarihinde baş rolü oynar. Ve doğal olarak
o bilmez bunu.” Simyacı
7) “ Gerçekte kendi
Kişisel Menkıbe’sini yaşayan kimseye karşı hayat cömerttir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder