20 Ağustos 2016 Cumartesi

AMAK-I HAYAL (Hayalin Derinlikleri)

"Ey Vahdet(Birlik,teklik)! Sonu olmayan deniz! Dalgalanan sensin. Dalgaların çokluğu içinde görünen yine sensin. Kendine bin, yüz bin çeşit isim vermiş isen de; gökyüzü, felekler, ruhlar, beden... her ne denirse densin, yalnız sensin.

İnsanın gözü dikkat ve titizlikle aleme baksa; gökyüzü billur gibi olan bu kubbeye, nur saçan güneşe, yedi kat göklere, arşa, bir de bu aşağıdaki yere baksa; insanın yüzüne marifet nuru ile baksa yalnız sensin. Sen!

Sünbülde, reyhanda, diken ve güllerde, arslanın yürek tırmalayan feryadında, bülbülün sesinde, neşe veren goncada, bir gölün ruhu okşayan kokusunda, en ufak cansız cisimde ve küçücük canlıda yalnız sensin sen!

Bütün duygularımda, kalbimde, akıl ve vicdanımda; aşkın sevkiyle sarhoş olup kendimden geçtiğim zamanlarda; yardan ayrı düşüp dertli olduğum sıralarda; hasret ve ayrılıkla yanıp kararsız hale gelen canımda yalnız sensin, sen!

Vuslat kucağımda ay yüzlü güzel titrerken; ebedi bir hayatı bir ana sığdırırken; kendimden geçmiş bir halde kar gibi gerdanı seyrederken; ulvi alemin etrafında ruhum kendinden geçmiş ve hayran bir halde iken yalnız sensin sen..."

Filibeli Ahmed Hilmi

Amak-ı Hayal, 23 fantastik hikayeden oluşuyor. Hikaye demek belki de densizlik olur. Yerli yerinde benzetmelerle hakikat sırlarını aşikar etmeye çalışıyor Filibeli. Yukarıdaki satıtrlar da 'Azamet Sahası' adlı hikayesinin bağlandığı vurucu kısım. Yaradan'ın azametini, Anka Kuşu'nun sırtındaki Raci'ye alemi seyrettirerek anlatmaya çalışıyor. Onca yer dolaştıktan sonra yaklaşık 1 yıldır gezdiğini sanan ve artık usandığını söyleyen Raci'ye Anka Kuşu şu sözleri söylüyor:
- "Hey çocuk! Alimlerimizin keşfettiği binlerce alemden henüz bir tanesinin milyonda bir kısmını bile gezmedik. Heyhat! ... Süratle milyonlarca sene dönüp dolaşsak yine kainatın bir mahallesini gezebilmiş sayılırız"

İşte kainat böylesi uçsuz bucaksız... İşte keşfi bu kadar zor. Binlerce yıldır bilim adamlarınca yapılan keşiflerde sadece yüzeysel bilgisine ulaşabildiğimiz dünyamızın, uzaydaki sayısız gezegenin, göktaşının yahut denizlerin altındaki milyonlarca güzellikteki canlının yanı sıra keşfetme olanağı bulamadığımız daha nice sanatı var Yaradan'ın kim bilir. Buradaki numunelerin asılları daha nice güzelliktedir kim bilir.

Uykusunda Anka Kuşu'nun sırtında mana alemini seyreyledikten sonra yaşadıklarının tesirinden çıkmaya çalışan Raci uyandığında, hikayelerin başladığı yerdeki Zat-ı Muhterem Aynalı Baba'dan şu sözleri işitiyor:

-"Maya bir olduktan sonra pire de bir, fil de bir. Onun için Allah'ı bilen kimseler Kuş gibi, sonsuzluk sahasında boşuna uçmazlar. Boş şeyler bunlar! Bu vicdanı paramparça eden büyüklük, bu uçsuz bucaksız derya, Cenab-ı Hakk'ın ululuk noktasının bir tek parçasını bile dolduramaz."

(Bu kitap, tasavvufla ilgilenenlere tavsiye niteliğindedir...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder