Ne kadar acizce bir cümle!
Boş zamanlarımızı değerlendirmeyi mi bilmiyoruz,
yoksa ruhumuz mu sorunlu acaba…
Çok çalışırken zamanı yetiremiyoruz oysa… Yedikçe
yeme isteğinin, uyudukça uyuma arzunun artması gibi bir şey belki… Zamanı iyi
kullandıkça daha da iyi değerlendirebilmeyi öğreniyorsun. Fakat gel gör ki deli
gibi yoğun zamanlarında dakikalara nice kıymetli icraatlar sığdırabilirken, boşken
yapacak hiçbir şey bulamıyorsun. Ya da yapasın gelmiyor. Garip !
Çalışırken mesela; hafta ortasında sabah bir telaşla
erkenden kahvaltı edip işe çıkıyorsun, öğlene kadar çoğu işini yoluna
koyuyorsun, öğle arasına yemek artı üstüne yürüyüşünü ekliyorsun, mesai sonrası
evine gelip ailene vakit ayırıyor, kitap okuyor, arkadaşlarınla iletişime
geçiyorsun vs vs… Evet hepsini ve daha da fazlasını hele ki bir kadınsan bir
gün içinde bitmek bilmeyen enerjinle pekala yapabiliyorsun. Yine de ah keşke biraz daha vaktim olsa da
daha çok yürüsem, şu kitapları da okusam, şu filmi de izlesem, arkadaşlarıma ve
aileme daha çok vakit ayırabilsem diye yakınıyorsun. Fakat, yapacak
bir işin olmadığı o boş gününde tek bir satır kitap okuyasın, bırak kmlerce yol
yürümeyi bakkala gidip ekmek alasın bile gelmiyor. Çünkü canın sıkılıyor. Canın
sıkılınca enerjin çekiliyor. Ruhun seni tembelliğe esir ediyor. Silkelenip bi
kendine gelsen aslında! Bi sorsan kendine “Ne demek canım sıkılıyor!” diye.
Canının sıkılmaya vakti mi var ?
Sen vaktini doğru kullanmayı beceremeyen bir zavallı
mısın yoksa. Bir daha hatırlat bakalım kendine, okunacak bunca kitap, izlenecek
onca film varken ruhunu tembelliğe teslim etmek yakışıyor mu hiç... Kalk
bir kendine gel! İşe yarar bir insan
olduğunu hisset. Sevdiklerinin sesini duy, onlara iyi gelecek birkaç satır
güzel şeyler yaz onlara. Yeni bir şeyler öğrenmeye bak TV’den gazeteden…İlgini
çekecek fotoğraf karelerinde kainatı keşfet bugün mesela.
Okuduğun satırları iyice oku, altını çiz,
çizdiklerini düşün iyice sindir. Sonra akşam yemeğini özenle hazırla…
Hazırlarken sebzenin meyvenin kokusunu çek içine. İyice harmanla ocakta; tadını, tuzunu, baharatını dengelemek için özenle uğraş ver. Çatalını, bıçağını, renkli
tabağını diz en muntazamından. Sonra otur sofraya yavaş yavaş çiğneyerek, iyice
al yediğinin tadını. Aceleye getirmeden, keyfini çıkara çıkara ye bir
kerede önündekini. Sonra şükret önüne gelen nimetlere, yediğinden tat alabilen
bedenine, nimeti hazırlayıp önüne getirebilen sıhhatine… Ve ardından dua et, herkese
bu nimetler nasip olsun diye… Ruhunu iyileştir böylece… Ruhun iyileşince her
şeyin nasıl hızla iyileşebildiğini farket...
Şimdi söz ver kendine ... "Canım sıkılıyor" deme. Canını sıkma...
Hem, canının sıkılmaya vakti mi var !!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder