Söylemiştim sevgilim, parayla saadet olmaz…
Parayla itibarın, gücün, yalakan, yandaşın olur, şatafatlı
tahtın, çakma asaletin bile olur ama saadetin olmaz…
Çokça yatların katların, yanında bir o kadar adamın, yalan yanlış
sözlerine şakşakçıların bulunur da saadetin olmaz işte…
Parana güvenin olur ama özüne güvenin olmaz… Adamlarının kol kasına güvenin olur ama
yüreğine olmaz. Değerinin parandan ötürü olduğunu bilir kahrolursun ama iyi
edenin olmaz…
Zordur vesselam parayla baş edebilmek… Saadet
getirmek şöyle dursun üç kuruşluk huzurundan da ediverir adamı. Sahte bir
değerin içinde hakikatini ararsın. Onca malın mülkün içinde arasan da
bulamazsın.
Ne demiş Konfüçyüs bilir misin : “Saadet bir tencere
pirinç pilavına bütün lezzetleri sığdırmaktır.”
O yüzden saadet belki bir kap çorbayı 5 kişi muhabbetle
kaşıklamakta, tek kişilik yatağa sımsıkı sarılarak 3 kişi sığmakta.
Belki; yıllarca aradığın bir yürek kıpırtısında…
Belki ; öldüğünü sanırken bir hastane odasında sağ
bulabildiğin adamda…
Yokluk içinde sanıp acıdıklarımız senden benden
huzurludur belki bulduklarıyla kim bilir …
Bulduklarıyla yetinemeyenlerin, yetinmeyi bilse de
aslında aradıklarını bir türlü bulamayanların fakirliği baki… Biçareler
düşünsün bu hali…
“Ey
Beşeriyet! Saadet, hayatı olduğu gibi
kabul etmek, yüklediği yüklere razı olmak ve hayatın iyiye gitmesi için gayret
etmektir.”
Şükret, kabul et, gayret et…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder